17 Şubat 2010 Çarşamba

Hiddink Süreci ve TFF'nin Fenerbahçeleşmesi




Son bir aydır ağzımıza sakız olmuş birşey marka değeri özellikle futbolu yönetenlerin sıkça dile getirdiği birşey.

Erman Toroğlu marka değerini düşürüyordu gönderildi(ki haklılar).

Yayını müşteriye sunan platformdan sürekli aynı şeyleri işitiyorduk. Kötü futbol, kalitesiz maçlar, kötü hakemler, falan filan.

Konu lig tv değil ona başka bir postta değiniriz.

Geçen gün Kayseri belediye başkanı atıp tuttu Hakan Sivriserviden girdi başka güçlerden çıktı. Marka değerini düşünen kurumumuzdan ses çıktı mı?

Yukarıya 3 tane resim koydum hepside tff resmi sitesinden alınmıştır. İlk iki resimde yazan şeylere bak 3. resimdeki gülüşe bak.

Marka olacaksanız ilk icraatınız insanlara güven aşılamaktır. Güvenilmeyen bir kuruluş marka olabilir mi? Önce tükürdüğünüzü yalamayacaksınız, insanlara yalan söylemeyeceksiniz sonrada kurumsal olarak markadan bahsedeceksiniz.

Birde 3. resmi kim çekti koskoca federasyonun fotoğrafçısı ışık ayarı yapmayı bilmiyor mu? :)
Markaymış pehh

Gazete Hataları #1

Hidding kim ki?

16 Şubat 2010 Salı

Şike mi?


Bu golü yiyen kaleciyi ıslak odunla dövsen sakinleşmezsin. 90 metreden vurulan topu yemekte ayrı bir meziyet ister.

Mohamed Mosaad maçtan sonrada şöyle demiş 'Hayır, kesinlikle tesadüf bir gol değil. Hajer'in kalecisinin ileride olduğunu gördüm ve o anda vurmaya karar verdim. Zor bir ihtimaldi ama gol olacağına inancım tamdı''

Gerçekten bunu söylediyse hakanın Prates'in şutunda topu bilerek yönlendirdim demesi kadar ilgi çekici.

Göremeyene link...

Olimpiyat Ruhu


Resim kış olimpiyatlarından anlaşılacağı gibi, Kanada curling takımından Kristie Moore karnı burnunda olsa da yarışmaya devam ediyor.

Tam 5.5 aylık hamile ve bu olimpiyatlarda bir ilk olmalı diyordum ki araştırınca daha öncede isveçli Magda Julin hamile olarak yarıştığını, yarışmakla kalmayıp üstüne üstlük altın madalya kazandığını öğrendim.

Anne karnında sporun bu en büyük organizasyonlarında boy gösteren çoçuklarada imrenmemek elde değil. :)

Bayan Moore'un azmini takdir ederken kendi içimde aklıma şu soru takıldı.

Bizim bir Süreyya Ayhanımız vardı? Sahi Süreyya'ya ne oldu.

Dünyanın En?


Dünyanın en büyük köğeciği. Adı Herkül, adı gibi görüntüsüde heybetli
Acaba sahibi dur dediğinde herkül komuta uymazsa ne yapıyordur.
Ben çok üstüne gitmezdim  : )

Güneş Geldi, Tekke Gelmedi, Gökhan Gitti

Başlıktakiler gerçekleşince elde edilen meyve Umut Bulut oluyor. Son 4 lig maçında 5 gol ve 1 asist ile rakamına ulaştı

Zaten mücadele etmesi ve rakip defansın üzerine yaptığı baskı akıl almazdı böyle atmaya devam ederse milli takıma seçilir ve  ardından yurt dışına açılabilir.

Sorun Böyle atmaya devam edecek mi?

Hep beraber göreceğiz.

15 Şubat 2010 Pazartesi

Manisaspor 2 - 2 Fenerbahçe

Herşey güzel başlamıştı oysa, golü atana kadar rakip yarı alandan çıkmayan bir fener izliyorduk. Genelde son 15-20 dakika yaptığı önde baskılı kaos futbolunun kaosunu bırakmış önde paslı ve baskılısını oynamaya çalışıyorlardı.

Belli ki uyarılmışlar, maçı zora sokmadan erkenden koparmaları gerektikleri.

Golden hemen önce Alexin kaleyi bulmayan frikiği (ki 2006 yılından beri atamıyor, artık Santos yada Mehmete bıraksa kaleye yakın yerden vuruşları), ve Özerin altı pastan dışarı vurduğu kafa pozisyonu maçın rahat geçeceğini düşündürüyordu.

Hem pozisyona giren hemde rakibi sürekli pasla bozan bir takım seyretmenin keyfini yaşıyorduk ki Cristianın golü geldi.

Ardından klasikleşmiş bir oyun değişimi oldu 5 dakika boyunca, golden sonra geri yaslanan rakibi bekleyen takım moduna geçtiler.

Bütün meselede burda başlıyor, neye göre oyunu bu tarz oynamaya çalışıyorlar anlaşılır gibi değil. Elinizde hızlı forvet ve kanat adamları olur ani baskın ile farkı açarsınız ama en hızlı adamınız sağ kanatta oynayan Mehmet ki o da ortalama bir oyuncu kadar hızlı.

Alex desen 5 metre arkasındaki adam tarafından bile yakalanacak kadar yavaş ve gittikçe ağırlaşan bir bünyeye sahip. Rakip için tehlike oluşturabileceği tek bölge kaleye yakın olduğu yerler. Bu aralar kaleye yakın noktalarda da çok formsuz ama bu bölgeden uzaklaştığı an daha da çekilmez bir oyun oynuyor.

Dün Alex gibi formu gittikçe düşen bir isim daha vardı, Gökhan ilk sene yaptığı muazzam patlamadan sonra her sezon dahada sıradanlaşan bir nevi İ. Üzülmezleşen bir oyun ortaya koymaya başlıyor.

Hücuma gittiğinde orta kesemeyen, geriye paldır küldür geldiğinde ise ya ofsattı bozan yada adamına uzak kaldığı için tehlike yaşanmasında başrollerde.

Senelerce dalga geçilen delinin performansın çizgisine adım adım yaklaşması ne kadar büyük bir hayal kırıklığı.

Maçın birde öteki yüzü var; Manisa tarafı.

Aslında onlar dersini iyi çalışmamışlar, Bursa maçı belki ölçü değil ama D.bakır maçı aslında iyi bir örnekti. Sert kapanan ve kalabalık adam adama savunmalara karşı zorlanan bir takımla oynuyorlar.

45. dakikadaki golde dahil ilk yarıda hiç yapamadılar, ne kalabalık durabildiler nede yeteri kadar sert oldular. Bir çok pozisyon verdikleri bir maçı birazda futbol şansıyla önde bitireceklerdi ama olmadı.

Volkanın birçok defa yağtığı gibi rakibin karşısında dev gibi durmaktansa hoplayıp zıplayarak topu ıskalamasına son anda Gökhan engel olmasa maç bir dakika içinde 2-1 e gelecekti.

İkinci yarı manisa biraz daha cesaretle oynamaya çalıştı özellikle 45-60 arasında rakibin üzerinede gittiler ama altmıştan sonra da bir puana razı oyuna geçtiler.

Geri kalan süredede aynı oyun oynanmaya devam etti, bol pas yana deplasman takımı kaleye gitti gol için sürekli ortadan delmeye çalıştı ama olmadı. Semih ve Alexte kaybolunca 9 kişi ancak bu kadar devam edebildiler.

Futbol böyle bir oyun, herşeyi yapabilirsiniz ama bazen istediğiniz olmaz. Hiçbirşey yapmazsınız ama kazanırsınız.