16 Temmuz 2010 Cuma

Taşındık

Bundan sonra yazılara Yerden şut üstten aut adlı blogda devam edeceğim.
ahanda linki bekleriz
http://yerdensutusttenaut.blogspot.com/

8 Temmuz 2010 Perşembe

Cana

Özel bir isim transfer etti Galatasaray, ligimizin kalitesi ve Cana'yı canlı seyredebilmek adına sevindirici bir transfer.

Cana hakkında daha sonra detaylı bir yazı yazarız.

Transfer

Geçen sene italyanın en gözde genç defans oyuncularından biriydi genç Danimarkalı. Manu, Milan derken haberi geldi.

Wolfsburg'a transfer olmuş

12 milyon euro bedelle Alman takımının yatırım yaptığı genç yetenek bakalım palermodan gelen bir diğer defans oyuncusu Barzagliadan daha iyi bir performans gösterebilecek mi?

Bu arada genç yetenek demişken bir başka isimden daha bahsedelim. Ben Khalifa da sezonun süpriz isimlerinden biri olabilir, takipteyiz

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Krasiç mi Hazard mı yoksa Mahmut mu

Fotomaçta komik bir köşe var Gündemdekiler diye her takım için yazılmış dün komik birşey söyledi işçi arkadaşlardan biri.

"Fenerbahçe için yazmışlar Krasiç 20, Hazard 25, Robinho, Grafite, Huntelaar vs. birde Mahmut. Hiç yakışıyor mu o listeye Mahmut? Mahmut kim?"

Doğru Mahmut kim:)

Efsanesin Fotomaç

Taviz vermek


İnsanlar bir garip geçen sene Lugano gibi adam bırakılır mı deniyordu. Aradan çok kart görüyor sözleşmesine kart görmesin diye maç başı maddesi konulduğu haberi gelince Uruguaylının taviz verdiği söylendi.

Bu senede gitmek isterse 3.5 milyon geitrmesi gereken madde ortaya çıkınca, vay nasıl böyle bir maddeye izin verilir deniyor.

İki tarafta taviz vermiş daha neden bu kadar tartışma anlaması zor.

Hiçbirşey mutlu etmiyor, hep daha fazlası

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Cristian'ın Gol Sevinci

Gol güzeldi fakat benim maçtan aklımda kalan bu kare oldu. Sevinci görür görmez yıllar önceki bir maça gitti aklım. 22 nian 2006 da oynanan derbinin açılış golünü Appiah atmıştı. Golden sonra yaptığı işaret ise ağlama işaretiydi.

Maç sonunda ise rakiplerinin dürekli ağladığından yakınıyordu. Cristianda hemen hemen aynı sebebten dolayı böyle bir sevinç gösterisi yaptığını açıkladı.

2006 yılında son maçta şampiyonluğu kaybetmiştik umarım sevinçler ne kadar benzesede ligin sonunda oluşacak sıralama benzemez.

Hele ki ikinci defa Daum ile böyle bir yıkım herkese fazla gelir.

Bu da appiahın sevinci.


1 Mayıs 2010 Cumartesi

Bir Süre Ara

Kısacık bir ara vermem gerekiyor, iş yüzünden zaman bulamıyorum en kısa sürede tekrar yazmaya başlayacağım.

7 Nisan 2010 Çarşamba

Ezmek


Ligimizde her maçtan sonra şöyle bir söz söylenir x takım y takımı sahadan sildi, z takım bütün hatlarıyla q takımını ezdi.

Ben bugüne kadar bu kadar dominant bir rakip ezme olayı bizim takımlarımızda hatırlamıyorum. Barça resmen Wenger'in anasından emdiği sütü burnundan getirdi iki maçtada.

İlk maçta sahada ispanyol şovu vardı fakat 2-0 dan sonra barça durunca Arsenal beraberliği yakalamıştı. Dün gene öne geçti ingilizler işlerine yarayan skoruda yakaladılar ama Messi çıktı gene dağıttı bütün planları.

Resimde maçın kısa bir özeti var,%84 başarı ile yapılmış 504 pas. %61 topla oynama oranı, 15 şut falan fişman.

Arsenal gibi top 10 klüpten birine bunu yapabilecek oyun düzeni ancak ayakta aklışlanır. Darısı  Ral maçına, Messiden gene sihir bekliyoruz ailecek.

6 Nisan 2010 Salı

Star Tv Episode falan filan


Daha öncede yazmıştım bu ülkeye yapılan bir saygısızlık, iki decoder fazla satmak uğruna insanların nefretini kazanmak bence çok doğru bir firma stratejisi değil.

Tam tersi kimi tanıyorsam d-smart almayacaklarını böyle devam etmelerinin almayı düşünenleri bile caydırdığını söylüyorlar.

Bugün Barcelona-Arsenal maçı yerine bu programı uygun görmüşler bizlere. Bir dönemin salı-çarşamba kültürünü bu sezon tamamen ortadan kaldırdılar.

Artık kına mı yakarlar yoksa başka birşey mi bilemiyorum.

Altaylık Yapmak

İzmir de geçen yıllar sonunda sempati duyduğum bir takımdır Altay, şehrin diğer iki büyüğüne rağmen benim için asıl futbol takımıdır. Doğru yapılanmış bir alt yapısı olan kavgadan gürültüden uzak kendi halinde futbolunu oynamaya çalışırlar senelerdir.

Her sene artık bir takım birinci lige çıksın, izmirin süper ligde temsil edilememesi bu kente yakışmıyor lafları arasında son adımı bir türlü atamıyorlardı.

Bu sene bank asyada ilk yarı bittiğinde liderin yanlızca üç puan gerisindeydiler fakat sonra ortaya hiç bir şey koyamadılar.

13 maçta 4 galibiyet 2 beraberlik ve 7 mağlubiyet ile liderden tam 17 puan gerideler üstelik bu kayıplar devam ederse koca bir sene gene boşa gidecek. Play-off için hala şansları var ama kalan 5 haftada 6. sıradaki Giresun ile aralarındaki 4 puan farkı koruyabilecekler mi belli değil.

İzmirin tek tesellisi Buca'nın süperlige yükselmesinin neredeyse kesinleşmesi. Hangi Buca ligin totalde bakıldığında en az değer biçilen kadrosuna sahip olan takımı. Demek ki iş sadece paraya bakmıyor, doğru yapılanma her zaman kazandırıyor.

Sihirbaz Lahm



Buda Link...

Hadi Eşşek Sıpası


Arjantinde işler devler için iyi gitmiyor. Clasurada River 16. Boca 19. sırada, üstelik futbol olarakta günden güne eriyorlar.

River tekrar Ortegaya sarılmış durumda, Newell's maçında yeniden forma giymesi bekleniyor. Resimde ole'den, Cankurtaran demişler eşşek sıpasına:)

Boca da ise işler daha kötü durumda derbi galibiyetine rağmen bir türlü maç kazanma ritmini yakalayamıyorlar. Teknik direktör değişikliği gündemde, takımın abileri uyarılması ve daha fazla katkı vermeleri isteniyor.

Her kimki lig statüsünü bu hale getirmişse ona dua etsin ikiside yoksa son bir senedir gösterdikleri performansa bakılacak olsa ikiside düşmeye en büyük aday olacaklardı.

Bir haberde Buonanotte'den verelim, yeniden çalışmaya başlamış kazadan sonra. Topla terapi idmanlaraına bile başlamış ama tekrar korkmadan ne zaman oynamaya başlar kimse birşey diyemiyor fakat yakın zamanda maçlarda oynamak istediği yazılıp çiziliyor.

Kim bilir belki kazadan kutulduktan sonra River'ı da kurtarır belli mi olur. Arjantin ligi için böyle bir kahramanlık senaryosuna ihtiyaç var.

29 Mart 2010 Pazartesi

İstenmeyenlerin Günü


Resimin ne zamandan olduğu malum, dün gece beklenen oldu ama beklenmeyen bir şekilde. Fenerbahçe galibiyeti süpriz sayılmıyordu ama golü atacak adam şapkadan tavşan misali Selçuk olunca şaşırıyor insan.

Neyse asıl konumuz Selçuk değil, konumuz Felipe Melo.

Transfer olduğundan beri taraftarla arası bir türlü iyi olmadı Brezilyalı orta sahanın. Takımın kötü gidişi, suya sabuna dokunmayan defansif oyunu beklentileri bir türlü karşılayamadı fakat en büyük mesele verilen paraydı. 20+ milyon euroya trasnfer oluyorsanız sizden beklenenler sadece defansif görevinizi yapmanız değil ekstra hücum katkısını vermeniz.

Gol atıp, asist yapmanız.

Düne kadar ne gol nede asisti vardı fakat dün 83. dakikada galibiyet golünü atınca birazda olsa taraftarla arasındaki yangına su serpmiş oldu.


Golü önce maça gelen eşine ve kızına armağan etmiş. Kızının ilk defa maçını seyretmeye stada gelmesinin uğur getirdiğini söylemiş. Hazır gol atmış tabi hemen tarafatara oynamayı ihmal etmemiş. Golümü kızıma ve pnlara adıyorum falan filan.

Futbol her yerde futbol, demeçler her yerde hemen hemen aynı.

Demecin sonunda ne olabilir sizce?

a)önümüzdeki maçlara bakıyoruz
b)taraftarımız bizi hep desteklesin
c)yaptığım hatalardan ders çıkardım
d)daha çok çalışıyorum
e)hepsi

Ters Tepmeye Devam





Milan lider olmamak için elinden gelen çabayı ardına koymuyor. Gene altın tepside sunulan şansı geri teptiler, bakalım ne kadar daha devam edecek ama bence artık zor.

Sonuçta interin her sene böyle bir dönemi oluyordu, gelenekselleşen durgunluk zamanını Milanda kötü geçirince ortaya ilginç bir tablo çıktı.

Mourinho için varsa yoksa Chelsea'yi elemek düşüncesi olunca ligi bu dönemde erken koparma şansını yitirdiler.

Hali hazırda Cska gibi rahat bir kura var önlerinde sadece avrupayı düşünmek olmaz artık, olursada ayıp.

Joseye yakışmaz tek kulvarı düşünmek.

28 Mart 2010 Pazar

No Comment

Galatasaray 0 - 1 Fenerbahçe

Futbol böyle güzel, bazen en sevmediğiniz en çok küfür ettiğiniz oyuncu size en büyük sevinçlerden birini yaşatabiliyor.

Maçta çok birşey yoktu belki, derbi gibi değildi. Gerilim desen yok, pozisyon desen yok, heyecenlanacak anlar bir elin parmağını geçmiyor iki takım için.

Bir G. Santos'un bir de Keita'nın şutu var. Diğer tarafa geçersek Vedersonun yakalayıp şut çekmediği pozisyoncuk var o kadar.

Onun dışında sürekli pas yapmaya çalışan ama pas yapmaktan başka birşey yapmayan iki takım vardı. Alex, Mehmet ve Santos'un sürekli pas yapmaya zorlaması. Topu hiç havalandırmadan ayaklarında tutmaları işimizi ne kadar kolaylaştırsada hep o final pasını bekledik. Bir defa Alex Guizaya attı onda da yan hakemin yanlış bayrağı engel oldu.

Hakemlik bile düzgün iş olmadı bir tek fuck off tan atılan Kazımı gördükten sonra hakemin gözünün içine kalaylı bir küfür yollayan Baros'un oyundan atılmaması tartışılabilir. Dos Santosun pozisyonu için penaltı diyenlere pek katılamayacağım.

Galatasarayın sorunu aslında burda kolay yere atlayan oyunculardan kurulu. Hele ki Keita ve Dos Santos nerdeyse her pozisyonda yere atladılar.

Maçta atan kazanacaktı, sakin olması gerekende Fenerbahçeydi. Atan kaznadı, Emrenin olmamasıda sükunetini korumasına yardımcı oldu.

Bugün kazanan haklıdır günü benim için, eleştirmek istemiyorum. Günün keyfini çıkaracağım.

Bu arada Münferit olarak sayın Helvacıyı selamlıyorum.

26 Mart 2010 Cuma

Pelesenk

kaybettikçe bir çentik attı
alnımın üstüne tanrı
“büyüdün” dedi. “bu yağmurlar bu yüzden".


emre aydın - Bu Yağmurlar

emreaydin | MySpace Müzik Videoları

25 Mart 2010 Perşembe

Deivid Kalır mı?


Aklımda hep bu görüntü kalacak Deivid denince. Cska maçında dakika seksen küsürde kaleye 30-40 metreden şut atacağını hissedince içimden koca bir "hassttır len, ordan vurulur mu?" geçmişti. Gol oluncada ellerim havada yanılmanın ve golün mutlulığunu yaşıyordum.

İlk sezon belki çok bir katkısı olmasada (ki ligde 6 golü 1 asisti vardı), ikinci sezonun asıl kahramanıdır. Çeyrek finale uzanan yolda attığı jeneriklik golller ile beni benden almış, tribünler için kahraman mertebesine ulaşmıştı.

Tabi 07/08 sezonundaki performanstan eser yok, belkide piyasasının en tepe olduğu sezon satabilseydik kahraman olarak kalmaya devam edecekti ama futbol böyle hiçbir zaman dünü yok.

Dün gol atmasına ve  futbol zekasına rağmen o kadar ağır kalıyor ki sanki ayaklarında prangalar var. Üstelik senede 2.3 milyon euro alan prangalı ayaklardan bahsediyoruz.

Değişimin gerekli hele dünkü maçı gördükten sonra elzem. Takım olarak yavaş bünyenin daha atik ve hızlı bireylerle değiştirilmesi gerekli yoksa tın-tın maç seyretmeye devam ederiz.

11 Mart 2010 Perşembe

Maicon Rusyaya Giderken

Brezilya U-20 takımında en beğendiğim isimdi bu seneki, bir ara adı Fenerbahçe için Dentinho ve Taison ile beraber transferde anıldığında ise gelmesini en çok istediğim genç yetenekti.

Satılmayacağı söylenmiş denildi bir kaç sene daha değerini bulmasını bekliyorlarmış. Tabi transfer söylentisi bunlar, forumlarda yönetime yakın olduğunu söyleyenler tarafından aktarılan şeyler!.

Lokomotiv Moskova fazla bekleyememiş,4 milyon euroya işi bağlamış. Gitmişken bir tek Maicon ile dönmemişler üstüne Cruzeriodan Wagneride transfer etmişler 6 milyon euroya.

Avrupada seyretmek güzel olacak Maicon Bolt'u.

8 Mart 2010 Pazartesi

Hayallerinin Peşinden Giden Adam


Malum başlıktanda anlaşılacağı gibi konumuz Tuncay. Dün takımının elenmesinden çok onun bu kadar sonuçtan bağımsız sadece görev adamı rolünde oynaması ister istemez beni üzdü.

Hayır madem hayallerinde premier lig vardı sana belkide en ters gelecek takımlardan birine neden gidersin? Gittin diyelim ikinci hatan Stoke gibi sadece defans yapayım araya bir tane sıkıştırırsam skışıtırırım takımına transfer olmak. Hadi direk türkiyeden seni transfer etseler anlarım ama iki sene ingilterede oynamış adamsın bilmiyor musun hangi takım hangi şablon ve düşünce ile oynuyor.

Dün ciddi anlamda onun adına üzüldüm askerlikten kaçacağım diye ingiltereye gitti, kariyerine ciddi şekilde balta vurdu. Umarım sene sonuna kadar iyice düşünür ve bu defa hata yapmaz.

Gazete Hataları #3


Karar verin bir mi iki mi? Başlık bir diyor içerik iki hangisine inanalım.

28 Şubat 2010 Pazar

Ryan Shawcross'un Gözyaşları

Dünün en kötü anlarında biri bu bence. İngiliz savunma oyuncusu Ryan istemeden de olsa Arsenalli Ramseyin ayağının kırılmasına sebeb oldu. Sonra olayı daha dramatik hale getiren göz yaşları ve milli takıma ilk defa seçildiğinin açıklanması.

Sevinç ve hüzünün bu kadar iç içe girdiği anları yaşaması belkide yaşamda olgunlaşmasını sağlar kim bilir.

En azından ben kendisine kızmadım çünkü bilerek yapmadığını ve göz yaşlarının samimiyetine inanıyorum.

Çüş



Milliyet gazetesinde ingiliz The Indipendent gazetesinde alındığı söylenen şöyle bir haber gördüm sabah sabah. Haber doğru mu değil mi diye birde göz attım gerçekten var böyle bir haber ingilizce bilenler şuradan okuyabilir.

Daha sonrada Tom Ford denen şahsiyetin reklamlarını merak edip sitesine bir göz ataım dedim ve çıkardığı parfüm için hazırlanan iki tane çekimi görünce gerçekten şok oldum.

İnsan bu kadar mı kışkırtıcı reklam hazırlar arkadaş, büyük ihtimalle ingiliz gazetesi şok eden reklam olarak bunları seçmiştir ama yayınlamak cesaret ister.

Zaten cesur olmasına cesuruz bunları blogumuzda yayınlamaya ama başlığıda atmadan edemiyoruz. Böyle reklam mı olur arkadaş.

Hakkaten çüşşş.

Çek elini terbiyesiz

Skandaldan sonra ilk defa karşı karşıya gelen ikili maça bu sahneyle başladılar. Sonunda gülende mağdur taraf Wayne'di. Tamda türk filmi tadında bir sahne bekliyordum aslında maç içinde.

Top Terry'nin ayağındayken Wayne gelecek ve okkalı bir tekmeyle öç alacaktı yada kullanılan kornerde hakemlerin göremediği bir anda dirseği yapıştıracaktı.

İkiside olmadı kim bilir belki önümüzdeki maçlarda olur. :)

aha buda videosu

27 Şubat 2010 Cumartesi

Milli Forma



Haberi burada gördüm nasıl sevindiğimi anlatamam. Uzun süredir beklediğim bir hamleydi aslında. Çocukluğunda milli takımı bu forma ile seyreden insanlar için vazgeçilmez bir formadır.

Futboldan anlamayan insanların bile gördüğünde Türk milli takımının forması bu diyebileceği kadar marka olmuştu. Sonra euro96 zamanlarından F. Terim tarafından farklı formalar giymeliyiz diyerek gri renk içeren abidik gubidik şeyler bile giymiştik.

Değişim ve çağa ayak uydurmak tabiki güzeldir ama bazı değerlerde kaybedilmeden en azından ufak tefek değişikliklerle korunmalıdır.

Şerit forma milli takımın en önemli görsel öğesidir bana göre. Nasıl ki Peru formasını gören anında tanıyorsa yada portakal rengini  Hollandayla bellediysek bu da bizim damgamız.

Sonunda tekrar kavuştuk efsane formaya, hayırlı olur inşallah.

17 Şubat 2010 Çarşamba

Hiddink Süreci ve TFF'nin Fenerbahçeleşmesi




Son bir aydır ağzımıza sakız olmuş birşey marka değeri özellikle futbolu yönetenlerin sıkça dile getirdiği birşey.

Erman Toroğlu marka değerini düşürüyordu gönderildi(ki haklılar).

Yayını müşteriye sunan platformdan sürekli aynı şeyleri işitiyorduk. Kötü futbol, kalitesiz maçlar, kötü hakemler, falan filan.

Konu lig tv değil ona başka bir postta değiniriz.

Geçen gün Kayseri belediye başkanı atıp tuttu Hakan Sivriserviden girdi başka güçlerden çıktı. Marka değerini düşünen kurumumuzdan ses çıktı mı?

Yukarıya 3 tane resim koydum hepside tff resmi sitesinden alınmıştır. İlk iki resimde yazan şeylere bak 3. resimdeki gülüşe bak.

Marka olacaksanız ilk icraatınız insanlara güven aşılamaktır. Güvenilmeyen bir kuruluş marka olabilir mi? Önce tükürdüğünüzü yalamayacaksınız, insanlara yalan söylemeyeceksiniz sonrada kurumsal olarak markadan bahsedeceksiniz.

Birde 3. resmi kim çekti koskoca federasyonun fotoğrafçısı ışık ayarı yapmayı bilmiyor mu? :)
Markaymış pehh

Gazete Hataları #1

Hidding kim ki?

16 Şubat 2010 Salı

Şike mi?


Bu golü yiyen kaleciyi ıslak odunla dövsen sakinleşmezsin. 90 metreden vurulan topu yemekte ayrı bir meziyet ister.

Mohamed Mosaad maçtan sonrada şöyle demiş 'Hayır, kesinlikle tesadüf bir gol değil. Hajer'in kalecisinin ileride olduğunu gördüm ve o anda vurmaya karar verdim. Zor bir ihtimaldi ama gol olacağına inancım tamdı''

Gerçekten bunu söylediyse hakanın Prates'in şutunda topu bilerek yönlendirdim demesi kadar ilgi çekici.

Göremeyene link...

Olimpiyat Ruhu


Resim kış olimpiyatlarından anlaşılacağı gibi, Kanada curling takımından Kristie Moore karnı burnunda olsa da yarışmaya devam ediyor.

Tam 5.5 aylık hamile ve bu olimpiyatlarda bir ilk olmalı diyordum ki araştırınca daha öncede isveçli Magda Julin hamile olarak yarıştığını, yarışmakla kalmayıp üstüne üstlük altın madalya kazandığını öğrendim.

Anne karnında sporun bu en büyük organizasyonlarında boy gösteren çoçuklarada imrenmemek elde değil. :)

Bayan Moore'un azmini takdir ederken kendi içimde aklıma şu soru takıldı.

Bizim bir Süreyya Ayhanımız vardı? Sahi Süreyya'ya ne oldu.

Dünyanın En?


Dünyanın en büyük köğeciği. Adı Herkül, adı gibi görüntüsüde heybetli
Acaba sahibi dur dediğinde herkül komuta uymazsa ne yapıyordur.
Ben çok üstüne gitmezdim  : )

Güneş Geldi, Tekke Gelmedi, Gökhan Gitti

Başlıktakiler gerçekleşince elde edilen meyve Umut Bulut oluyor. Son 4 lig maçında 5 gol ve 1 asist ile rakamına ulaştı

Zaten mücadele etmesi ve rakip defansın üzerine yaptığı baskı akıl almazdı böyle atmaya devam ederse milli takıma seçilir ve  ardından yurt dışına açılabilir.

Sorun Böyle atmaya devam edecek mi?

Hep beraber göreceğiz.

15 Şubat 2010 Pazartesi

Manisaspor 2 - 2 Fenerbahçe

Herşey güzel başlamıştı oysa, golü atana kadar rakip yarı alandan çıkmayan bir fener izliyorduk. Genelde son 15-20 dakika yaptığı önde baskılı kaos futbolunun kaosunu bırakmış önde paslı ve baskılısını oynamaya çalışıyorlardı.

Belli ki uyarılmışlar, maçı zora sokmadan erkenden koparmaları gerektikleri.

Golden hemen önce Alexin kaleyi bulmayan frikiği (ki 2006 yılından beri atamıyor, artık Santos yada Mehmete bıraksa kaleye yakın yerden vuruşları), ve Özerin altı pastan dışarı vurduğu kafa pozisyonu maçın rahat geçeceğini düşündürüyordu.

Hem pozisyona giren hemde rakibi sürekli pasla bozan bir takım seyretmenin keyfini yaşıyorduk ki Cristianın golü geldi.

Ardından klasikleşmiş bir oyun değişimi oldu 5 dakika boyunca, golden sonra geri yaslanan rakibi bekleyen takım moduna geçtiler.

Bütün meselede burda başlıyor, neye göre oyunu bu tarz oynamaya çalışıyorlar anlaşılır gibi değil. Elinizde hızlı forvet ve kanat adamları olur ani baskın ile farkı açarsınız ama en hızlı adamınız sağ kanatta oynayan Mehmet ki o da ortalama bir oyuncu kadar hızlı.

Alex desen 5 metre arkasındaki adam tarafından bile yakalanacak kadar yavaş ve gittikçe ağırlaşan bir bünyeye sahip. Rakip için tehlike oluşturabileceği tek bölge kaleye yakın olduğu yerler. Bu aralar kaleye yakın noktalarda da çok formsuz ama bu bölgeden uzaklaştığı an daha da çekilmez bir oyun oynuyor.

Dün Alex gibi formu gittikçe düşen bir isim daha vardı, Gökhan ilk sene yaptığı muazzam patlamadan sonra her sezon dahada sıradanlaşan bir nevi İ. Üzülmezleşen bir oyun ortaya koymaya başlıyor.

Hücuma gittiğinde orta kesemeyen, geriye paldır küldür geldiğinde ise ya ofsattı bozan yada adamına uzak kaldığı için tehlike yaşanmasında başrollerde.

Senelerce dalga geçilen delinin performansın çizgisine adım adım yaklaşması ne kadar büyük bir hayal kırıklığı.

Maçın birde öteki yüzü var; Manisa tarafı.

Aslında onlar dersini iyi çalışmamışlar, Bursa maçı belki ölçü değil ama D.bakır maçı aslında iyi bir örnekti. Sert kapanan ve kalabalık adam adama savunmalara karşı zorlanan bir takımla oynuyorlar.

45. dakikadaki golde dahil ilk yarıda hiç yapamadılar, ne kalabalık durabildiler nede yeteri kadar sert oldular. Bir çok pozisyon verdikleri bir maçı birazda futbol şansıyla önde bitireceklerdi ama olmadı.

Volkanın birçok defa yağtığı gibi rakibin karşısında dev gibi durmaktansa hoplayıp zıplayarak topu ıskalamasına son anda Gökhan engel olmasa maç bir dakika içinde 2-1 e gelecekti.

İkinci yarı manisa biraz daha cesaretle oynamaya çalıştı özellikle 45-60 arasında rakibin üzerinede gittiler ama altmıştan sonra da bir puana razı oyuna geçtiler.

Geri kalan süredede aynı oyun oynanmaya devam etti, bol pas yana deplasman takımı kaleye gitti gol için sürekli ortadan delmeye çalıştı ama olmadı. Semih ve Alexte kaybolunca 9 kişi ancak bu kadar devam edebildiler.

Futbol böyle bir oyun, herşeyi yapabilirsiniz ama bazen istediğiniz olmaz. Hiçbirşey yapmazsınız ama kazanırsınız.

13 Şubat 2010 Cumartesi

Kış Olimpiyatları Kazası

Kış olimpiyatları kötü başladı daha önceden yazmıştık Vancouver olimpiyat komitesinin başında ki isim Jack Poole kanserden hayatını kaybetmişti. Ağızlarda buruk bir tat ile başlayacaktı oyunlar.


Bu haberden sonra dün yapılan antremanlarda sırasında Gürcü Nodar Kumaritashvilinin kızağıyla kaza yapıp , yaşamını yitirmesi moralleri tam anlamıyla sıfırladı.

Aşağıda kaza anının videosu mevcut isteyen bakabilir.

Bir ara bende kızakla kaymanın ne kadar heyecan verici olabileceğini düüşnüyordum. Tek sefelik denemek istiyordum ama bu olaydan sonra ne kadar tehlikeli olabileceğini gördüm.


Buda göremeyene link...

Canales Madrid'de

"Real Madrid C.F. and Real Racing Club Santander have reached a deal for the transfer of player Sergio Canales Madrazo.


The contract will take effect as of 1 July 2010 and will keep Canales at Real Madrid for the next six seasons."

Dün akşam açıklama yapıldı ve 22 ekimde ilk kez adam olacak çocuk dediğimiz Canales Real Madrid ile anlaştı. 1 Temmuz 2010'dan itibaren geçerli olacak. Söylenene göre Racing bu transferden 5 milyon euro kazanacak. İyi sayılabilecek bir para sözleşmesi altı ay sonra bitecek bir isim için.
 
Bakalım Real'de oynayabilicek mi genç ispanyol. Bu transfer Raul'un amerikaya gideceği söylentilerinin iyiden iyiye konuşulmasına sebeb oldu. Bakalım gidecek mi Bayrak adam.
 
Dipnot: Resim 5 şubat tarihli marca'dan. Adamlar klübün içini dışını avuçlarının içi gibi biliyorlar arkadaş.

12 Şubat 2010 Cuma

Sarı Kart İstemek

Bu ülkede en aptal en anlaşılmaz kural bu olsa gerek. Sezon başında beri hakemlere bu yüzden ettiğim küfürün haddi hesabı yok.

Faul yapılan adam eliyle kart işareti yaparsa anında kartını göster.

Fikir babası kim, kabzımalın biri.

Hani hakemleri yerden yere vuran avrupada yap şu hareketi hakeme de göreyim diyen. Kimsede sormuyor Cüneyt Çakır şu kartı avrupada verebilir mi?

Yemez, neden orda kimse böyle harekete kart göstermiyor çünkü.

Burda kabzımalın gazına gelip herkes uyguluyor.

Peki hocam bu sarı kart yada kart değil mi hoca diyenlere de sarı kartı gösteriyorlar mı? Ne farkı var ikiside kart istemek değil mi?

Birde görmedin mi hoca kartı var, bunun içinde elinizi gözünüze götürmeniz yeter. Başka birşey anlatsanızda eliniz bir kere göze gitti mi sarıyı yersin.

Bir maçta kazım topa bakıyorum diyerek eliyle gözlerini ve havayı göstermişti. Sonuç anında sarıyı anlının ortasıan yedi.

Aptalca iki kural yorumunun dünya üzerindeki ender uygulayıcısı olmakta ayrıca güzel.

Yürüyün be hakem camiası, aslanlarım. Bu hızla hepiniz global birer marka olacaksınız.

Bursaspor 3 - 1 Fenerbahçe

Dün tüm Türkiye olarak ne öğrendik, Fenerbahçe gibi yüz milyon eurolar değerinde olduğu bahsedilen takımın yedek ağırlıklı kadrosu üç avans bile verseler Bursayı yenemiyor.

Günün çıkarımı budur bence.

Maçın daha 5. dakikada bitmesi gerekiyordu, Gökhanlardan Gönül olan içeriye müthiş girdiği gibi bitirebilseydi pozisyonu geri kalan dakikalarda maçın ne gazı kalacaktı nede siniri.

Gönül olan Gökhan kaçırırda Ünal olan boş durur mu, 13. dakikada teke tek yakaladığı İvankov'un yüzüne vurmayı seçince maçın hafiften elektirği arttı.

O arada Vedersonun ikramı ile gelen gol ardından Bilicanın penaltısı kolay geçmesi gereken maçı gerdikçe gerdi.

Bilicaya da maç boyu alkış göndermekten ellerim patladı. Bir defans oyuncusu atılmak için ancak bu kadar uğraşır. Zaten şu kareden de görüldüğü gibi paşa çıktıktan sonra kulaklığı takmış,umurunda mı dünya. Şunu gördüğüm anda tepem attı. Maçın içine sıçmak için uğraşmışsın takım elendi elenecek senin yaptığına bak. Kulaklığı tak müzik dinle. Ohh ne ala dünya

Hadi bir öküzlük yapmışsın adama amatörce dalarak penaltı yaptırmışsın, sesini kesip yerine oturacağına penaltı kullanılırken zorla hakeme topun yerini göstermek.

Bir defa gösterdin iki defa gösterdin yeter uzaklaş ama beyefendi atılmak istiyorya topun başından uzaklaşmıyor. Penaltıyı ben yaptım ben atacağım der gibi topun hemen gerisinde. Yetmemiş itiraz ota boka, oda yetmemiş oyun duruyor hakem yerdeki takım arkadaşıyla ilgileniyor ama beyefendi gol atacakya orta sahadan beklemeden vuruyor.

Vur bakalım paşa, vur sonunu düşünmeden vur.

Daum belki de maçtaki en iyi kararını vererek ikinci yarıda çıkardı saatli bombayı.Kötü oynayan takımında on kişi kalmasını engelledi.

Bu kızılacak bir konuda başka yok mu?

Bütün takımın topu Guizaya şişirmesine ne demeli

İleride Drogba varmış gibi ayağına orta sahada topu alan şişiriyor, ulan kontrol etse ne olacak. Bugüne kadar adam mı geçmiş rakipleri sırtına alıp gol mü yapmış?

Kafa topu mu indirmiş yoksa idmanlarda bilmediğimiz özelliklerini mi gösteriyor takıma.

Zaten görmüşsün 51. dakikada Ünalın pasında kaleciyle karşı karşıya vuramamış bir adam var. Bu adama top şişirsen ne olcak pas versen ne olacak.

Sonradan Alex girdi falan bir kaç cılız atak gelişti o kadar. Gerisi koca bir boşluk.

Kaderinde cilvesi midir nedir ömür törpüsü karavanacı okçu gitti son dakikada topa vurdu İbrahime çarptı gol oldu ve tur geldi.

Güler misin ağlar mısın?

9 Şubat 2010 Salı

Adam Haklı

Dün yazmıştım klübün medya iletişim başkanı A. Metin aracılığıyla Aziz Yıldırım'ın düşünceleri toplumumuza bildirildi. Malum ne tv, ne resmi site nede gazete veya dergisi olmayan bir klüp olduğumuz için düşüncelerimizi açıklayacak başka bir mecra bulamıyoruz.

Aziz başkan şöyle demiş,

"Bir yandan sohbet ediyoruz, bir yandan da Fenerbahçe'nin kalbinde dolaşıyoruz, bilgiler alıyoruz. Tam o arada Galatasaray'ın flaş transferi Jo'nun sakatlandığı haberi geldi. Aziz Bey 'üzüldüm' dedi. 'Ciddi mi, rakibinizin eli zayıfladı' diye şaşırdığımı dile getirdim. 'Yoo; yorum yapmak bana düşmez ama Galatasaray'ın transferleri yanlış' karşılığını verdi."

Tabi Haldun Üstünel o kadar uğraştığı isimler için böyle sözler duyunca kırmızı görmüş renk körü boğa gibi olmuş ve cevabı hemen yetiştirmiş.

"Galatasaray olarak rakiplerimizin icraatlarına hep saygılı olduk... Açıkcası biz bu duruşu sergilerken, rakiplerimizden de aynı saygıyı bekliyoruz. Transferde kimin yanlış yapıp yapmadığı sezon sonunda belli olacak.Biz şampiyonluk kupasını 18. kez havaya kaldıracağımıza inanıyoruz.

Kendisini Dünya kulübü olarak görüp, transfer yapmadıklarını söyleyenler ara transferde 4 milyon euro harcadıklarını nasıl açıklayabilirler? Gerçek bir Dünya markası olan Galatasaray'ın ezeli rakibinin başkanı, marka değerini yükseltmek isteyen Kulüpler Birliğini temsil ederken, bizim icraatlarımızla ilgili yorum yapması hiç de şık durmamaktadır."

Bu söylediğine itirazı olabilecek bir tane kul olacağını zannetmiyorum. Yerden göğe kadar haklı ama sonra o da dayanamamış başka birşey saçmalamış.

"Kulüpler Birliği Başkanı Sayın Aziz Yıldırım'dan bizim transferlerimizle ilgili yorum yapmasını değil, sahada iki sezondur kasti tekmelerle sakatlanan oyuncularımız için çözüm bulmasını bekliyoruz."

Bunun çözümünü hakem hocaları ve federasyon bulacak sayın Üstünel, klüp başkanları yada yöneticileri değil. Laf olsun torba dolsun.