31 Ekim 2009 Cumartesi

MVP

Euroleague de 2. hafta iki MVP çıktı;


Biri seyrettiğim maçta Maccabiye karşı müthiş oynayan Caja Laboraldan ( geçen sene ki Tau) Tiago Splitter:36 index puanına 26 sayı, 7 ribaunt, 2 asist ve 2 top çalma ile ulaştı.

Diğeri Union olimpija dan Matt Walsh. Mauroussi ye karşı 32 sayı 4 ribaunt ile o da 36 index puanına ulaştı.

30 Ekim 2009 Cuma

Ne Goldü Bee!

Futbol sahalarında ki en özel gölcülerden biriydi Van Basten uzun uzadıya futbol hayatını anlatacak değilim. Bu kare onun en güzel yada hafızalardan silinmeyen belkide en değerli golü. Bir türlü büyük turnuva kazanamayan güzel futbol ülkesi Hollanda'ya Avrupa şampiyonluğunu getiren gol. Üstelik golü yiyende zamanın en büyük kalecisi Dasaev. Her topa atlayan, kurtarılmayacak topları bile bir şekilde kurtaran Dasaev.

Gelelim gole Sovyet Zavarov'un Tiggelen'e kaptırdığı top sonrası gelişen kontra atakta, Mühren'in önüne enfes bir top atılır. Mühren'in tam muz diyebileceğimiz ortası ve sağ ayak üstü gelişine ters köşeye atılan inanılmaz vole.İşte futbolun en zevk veren yanı, ağzınız açık nasıl yaa!, bu gol mümkün değil dediğiniz an.

Bu golü her seyrettiğimde neden sıfıra kadar inmedi diye kendi kendime düşünürdüm, galiba Hollanda takımının tamamı topu Van Basten'e en kısa sürede ulaştırdıktan sonrasını düşünmüyordu. O her şekilde gol atar düşüncesiyle sadece topu ceza sahası veya çevresine gönderiyorlardı. Bizde bilirdik top ona geldi mi sonunda ağzımızdan Ne goldü be! deme ihtimalimiz vardı.


Şimdi Neredeler?


Ayaktakiler: Taffarel, Jorginho, Aldair, Mauro Silva, Marcio Santos ve Branco.
Oturanlar: Mazinho, Romário, Dunga, Bebeto ve Zinho
Brezilyanın 1994 dünya kupasını kazandığı kadro.

Gerçekten dramatik bir finalden sonra İtalyayı penaltı atışları sonunda 3-2 yenip 24 yıl aradan sonra kupaya uzanmışlardı. Akılda kalanlar ise Baggio'nun kaçırdığı penaltı ve Brezilyanın kendine has hücum futbolunu bırakıp Avrupai oyun şekliydi. Zaten ileride Romario gibi bir süper starı olan takım eninde sonunda gol atıyordu mesele yememekteydi. Bunu da bütün kupa iyi uyguladılar.
Acaba nerede diye bir araştırayım dedim bu isimleri.

Taffarel: Buralarada uğramıştı sonrada futbolcu menejerliği yapmaya başladı.

Aldair: 43 yaşında hala oynuyor san marinoda s.s murata diye bir takımda. Çirkin bir adamdı daha da çirkinleşmiş.

Marcio Santos: Balneario Camboriu denen brezilya şehrinde emekliliğinin tadını çıkarıyor.

Mauro Silva: Sao Pauloda emlakçılık yapıyor.

Branco: Turnuvada Rai ile en sevdiğim isimlerdi. Şuan Fluminense de futbol koordinatörü olarak çalışıyor.

Jorginho: Dunganın yardımcısı olarak milli takımda çalışıyor.

Mazinho: Bebeto ile beraber meşhur gol sevincinin parçasıydı, şimdi Yunanistan'ın Aris kulübünde teknik direktörlük yapıyor.

Dunga: Brezilya milli takımının başındaki adam

Bebeto: Hakkında bilgi bulamadığım tek isim, onu gol sevinciyle hatırlayacağız.

Zinho: Amerikanın Miami takımında teknik direktörlük yapıyor.

Romario: 43 yaşında América diye bir Rio eyalet kulübünde futbol hayatına devam ediyor.Ne zaman bırakır Allah bilir.

Çekme Kardeşim


Chris Bosh sezona 21 sayı 16 ribaunt ile müthiş bir başlangıç yaptı. Acaba performansına mı yoksa kameranın karşısında ki görüntüye mi bu kadar şaşırıyor.

No Comment

FIFA'nın Ödül Saçmalaması


Geleneksel FIFA dünyada yılın futbolcusu aday listesi açıklandı. Favori Messi, ikinci Ronaldo, üçüncü Torres. Bunlara itiraz edilmeyebilir ancak Buffon, Kaka, L. Fabiano, Ribery, Villa gibi oyuncuların bu listede ne işi var allah aşkına. Kendi takımlarında kupasız geçen sezonda ki performansları da yerlerdeyken mesela neden Libertadores kupasında gol kralı olan Mauro Boselli veyahut kupanın en değerli oyuncusu Veron yer almaz.

Bu ödül bir tek Avrupa da başarılı olanlara mı layık görülür. Madem sadece Avrupa takımları var Shakhtar takımın da oynayanların günahı ne? İspanya, italya ve İngilterede oynamamaları mı?

29 Ekim 2009 Perşembe

Dünyanın En?

En kısa adamı 60cm.

Ne maçtı be!

Sene 2001, Liverpool'un tekrar Avrupa sahnesine çıktığı ve şampiyonlar ligi şampiyonluğuna uzanan yolun başı.

Yer Westfalen, Almanya'nın belkide en güzel stadyumu. Kale arkaları, sahaya yakınlığı, atmosferi ve kapasitesiyle tam bir futbol sahnesi.

Rakip Alaves, İspanya ligini bir önceki sene 6. bitirmiş, mütevazi bir kadro. Üstelik ligde de orta sıralarda dolaşıyorlar. Finalin kesin favorisi Liverpool, FA cup ve Lig kupasını kazanmış genç yetenekleri ve tecrübeli oyuncuları ile (üstelik geçmişten gelen sempatikliğiyle ) herkes onlardan farklı bir galibiyet bekliyor.

Alaveste ise en dikkat çeken isimler Rumen sağ bek Conrta ve golcü oyuncu Moreno. Zaten bu iki oyuncuda sene sonunda el ele Milan kadrosuna katılıyor. Aslında en dikkat çekici isim uzun saçları ve müthiş görev bilinciyle oynayan sol açık Arjantinli Astudilo(ayrılmıyor Alavesten ta ki geçen seneye kadar, Osasuna'ya kiralık gidiyor. Şuan ise Roserio Central de son demlerini yaşıyor).


Herkesin beklediği gibi başlıyor maç. Babbel ve Gerrard ile 2-0 öne geçiyor ingiliz temsilcisi, sonra Eggenin yerine dahil olan Alonso 2-1 yapıyor. Gençken slalom golleri atma konusunda yetenekli olan owen, Arjantine attığı gibi bir gol atmak üzereyken kaleci tarafından düşürülüyor. Kazanılan penaltıyı Mc Alister ağlara gönderdiğinde ilk yarının sonucu ortaya çıkıyor, 3-1.

Herhalde herkes ikinci yarı farkın açılacağını düşünüyordu. Fakat tam tersi başladı, 2005 de Milan'a karşı kırmızıların yaptığı geri dönüşün benzerini Moreno 48 ve 51. dakika iki gol atınca Alaves gerçekleştirdi. Artık televizyon başında seyredenlerin gönlü bu mütevazi İspanyol takımına kaymıştı. Türk filmlerinin en büyük etkisi budur bünyemize, her zaman güçsüzün kazanmasını ve destan yazmasını isteriz. Maçta istediğimiz gibi 4-4 bitmişti, güçsüz güçlüye sonuna kadar direnmiş, kahramanlık destanı yazmak için elinden geleni yapmıştı. Fakat o zamanlar FIFA ve UEFA belki de tarihin en saçma kurallarından birini devreye sokmuştu, altın gol. Tam maç penaltılara gidecekken üstelik güçsüz 9 kişi kalmasına rağmen uzatmalarda kahramanlar gibi direnirken, bir hata yapıp kendi kalelerine golü atmaları maçı da orada bitirdi.

Kimine göre tarihin en görkemli UEFA finali, kimilerine göreyse Liverpool'un tekrar büyük olma yolunda diriliş maçı. O maçın esas öznesi Alaves şimdi 3. ligde, keşke tekrar videoda ki gibi kahramanca oynasalar ve destansı bir maç izlettirseler.


No Comment

Cumhuriyetimiz 86 yaşında



Atatürk'ün en sevdiğim 3 fotoğrafı bunlardır. Dikmen , Kocatepe ve Cumhuriyetin ilanından sonra çekilen bu 3 kare aslında sahip olduklarımızın nasıl kazanıldığını kısa ama öz şekilde anlatır.

Hepimizin Cumhuriyeti 86 yaşında, kutlu olsun.

Match Of The Day

Bu aralar eğlenceli şeylerden bahsedesim var. Video BBC'nin 1964 yılından beri devam eden Match of The Day isimli programının 1978 tanıtım filmi. Güzel iş çıkarmış yapanlar.

28 Ekim 2009 Çarşamba

Santos Kesik Yemiş


Alper blogunda yazdı Brezilya aday kadrosu açıklandı ve Andre Santos çağrılmadı,herhalde şu 10 haftadır ligimizi seyredipte bunu garip karşılayacak kimse yoktur. Elano ise yeniden çağrıldı, olabilir sonuçta kredisi Santos'a göre daha fazla olan biri isim milli takım için.

Fakat sorgulamamız gereken bence düzenli çağrılırken neden çağrılmadığı değil. Aynı sorun Alex içinde geçerli, Türkiye'ye gelmeden önce 50 defa milli formayı giymiş, kaptanlık yapmış oyuncu, burada gösterdiği performansa rağmen tekrar milli takım formasını giyemedi. Bizde ligimizin izlenirliğine bağladık, kalitesine bağladık. Tabi o sırada CSKA dan Love,Carvalho,Jo gibi isimler kadroya dahil olmaya başlayınca izlenilirlik ve kalite bir kenara atıldı. Çünkü Rusya liginden çokta alt seviyede bir ligimiz yoktu. Üstelik şampiyonlar ligi çeyrek finalini yaşarken de kadroya giremedi Alex, Zico'nun hak ettiğini açıklamasına rağmen.

Aynı dönemlerde Beşiktaş'tan Bobo davet edilince aslında bir milat şansı yakaladık ama hem Bobo devamını getiremedi hemde Beşitaş vitrin şansını kullanamadı.

Kendini geliştirmeyen kim olursa olsun yedekte beklemesini bilmekte.İlk geldiği dönemde frikik gollerine alıştığımız Alex 2-1 lik Galatasaray kupa maçından beri gol atamıyor barajı gördümü. Tarih tam olarak 8 Mart 2006, 3.5 seneden fazla geçmiş üstünden. Ya çalışmıyor yada yeteneğini kaybetti. Yeteneğinin yerinde durduğunu kanıtladığına göre, çalışmıyor. Futbol burda kendinizi geliştirip ilerlemenizi çok istemiyor. Zaten az biraz yeteneğiniz varsa ilah olmak için ideal yerlerin en başında burası geliyor.

Şunu bir anlasak gerçekten futbolda ileri gideceğiz.

Brezilya milli takımına çağrılan oyuncuyu satın almakta değil. Mesele Brezilya milli takımına ilk defa burada gösterdiği performansla çağrılan oyuncuyu takımınızda oynatabilmekte.

Bir gün elbet bir oyuncu ilk defa burdan Brezilya, Arjantin, Fransa, Belki Almanya yada Hollanda milli takımına düzenli olarak bu ilkede kendini geliştirip, oyununu en tepeye çağrılacak buna eminim ve o gün dünya futbolunda yerimiz bir adım ileri gidecek.

İleriyi Düşünmek



Resim Konyaspor resmi sitesinden, ileride maçlarını bu projede çizilmiş stadyumda oynamayı planlıyorlar. Herhangi bir inşaat faaliyeti yok, Türkiye de alışıla gelen şekilde proje olarak duyurulmuş sadece. Maket ve videolar hazırlanmış. Resimler çekilmiş falan.

Benim için güzel olan nokta orta yuvarlakta maç yapan takımların bayrakları. Biri Konyaspor arması olan bir bayrak, rakip takım ise Barcelona. İşte geleceği düşünmek ya da büyük düşünmek bu olsa gerek. Tabi sorun şu sadece düşüncede kalması, birde faaliyet görsek nasıl sevineceğiz bir bilseler.

Yabancı Gözüyle Sercan Yıldırım

Değerlendirme 9 ekim 2009 günü yayınlanmış, biz kendi içimizde çokça tartışıyoruz. Türk pasaportu sorun mu değil mi? Yetenekli miyiz değil miyiz? Aslında en yetenekli genç oyuncumuzun dışarıdan bir göz tarafından seyredilip değerlendirilmesi daha gerçekçi konuşmamızı sağlardı.
Skysport tarafından yazılmış bir değerlendirme, güçlü yanları olarak gol sezgisi ve vuruşu. İki ayağını da kullanabilmesi ve Totti gibi hücum ve orta alan özelliği bulunması gösterilmiş. Üstüne de kanatta da kullanılabileceği ve seyredenleri gol yeteneğiyle şoke ettiğini yazmış. Şuan ki yeteneği 10 üzerinden 8 almış ama potansiyel 10 üzerinden 10.
Sene başından Fenerbahçe'den 10 milyon euro istemişti Bursa, Skysport'a göre şuan ki değeri 6 milyon pound. Potansiyeline bakarsak 22 milyon poun'a kadar yükselmesi bekleniyor.

Tabi bu anlattıklarımızı başka bir yetenekle kıyaslayalım ki bir anlam kazansın. Sercan toplamada 80 üzerinden 62 almış. Fiorentinadan Jovetiç sene başında yapılan değerlendirmede 80 üzerinden 63, Mesut Özil ise 61 puan almış.

Oylama


As Gazetesi internet sitesinde oylama yapıyor Real Madrid hakkında.
Pellegrini gönderilsin mi? sorusuna 2477kişi %62 evet cevabını vermiş.
Sonuçların sorumlusu kim? sorusuna ise 2549 kişi(bende dahil) % 47 oyuncular,%17 Pellegrini,%17 Herkes cevabı verilmiş.
Kazan kaynıyor, deplasmandaki Milan maçından sonra çok şeyler olabilir.

Çöküş


"El Real Madrid nunca olvidará la ciudad de Alcorcón" Günün sözü bu ispanyada. Yani Madrid Alcorcon'u asla unutmayacak. Nasıl ki ben Pendik'i unutmadım, Galatasaraylı arkadaşlarım Trömsö'yü unutmadı. Alcorcon da artık unutulmayacak.

Kolay değil dünya devi denen takımı 4-0 yenmek, hani öyle genç kadro falanda değil çıkan. Benzema, Raul, Albiol, Diarra, Guti, Arbeloa, Van der Vart ve Drenteden oluşan düzenli 11 de oynayan oyunculardan kurulu bir kadro.
Alcorcon denen takım 3. lig takımı, madrid de bir ilçe diyelim. stadı full 3000 kişi alıyor ve sen los galacticos gidip bu takımdan 4 yiyorsun. Futbol işte bu yüzden bu kadar seviliyor sonucu belli olmadığı için. İddia da Alcorcon galibiyetine 1/50 vermiştir herhalde :)


27 Ekim 2009 Salı

Yeni White Hart Lane




Tottenham Hotspur yeni stad yapmayı planlıyor, 56,250 kişilik. En büyük özelliği çevreye duyarlı ve Karbondioksit emilimi %40 oranında düşürecek. Çevresinde Yaşam alanları, süpermarketler, 150 yataklı otel olacakmış. Üstelik sesi sahaya direk yansıtacakmış. Bu da fotoğrafları, Hayırlısı bakalım

Dünyanın En?


En uzun dili Annika Irmler

Domuz Gribi Stamford Bridge de


Domuz gribi Türkiyeyi ve dünyayı sarmaya devam ediyor. Hafta sonu Marsilya-PSG maçı Guily ve Sakho'nun hastalık belirtisi göstermesi sebebiyle ileri bir tarihe ertelenmişti. Pazartesi öğrenildi ki Blackburn kulübünde 3 oyuncu ve 2 çalışan da bu hastalığa yakalanmış. Oyuncuların ikisi cumartesi oynamayan Dunn ve Samba fakat üçüncü isim hakkında kesin birşey yok. Tek bilinen Big Sam'in oyuncunun Chelsea karşısında sahada olduğunu söylemesi. Peki 2 personelden biri kim? O da cumartesi Londra da olan kulüp doktoru. Şimdi asıl soru şu bu hastalık temas ve nefes yoluyla geçtiğine göre. Hangi oyuncular bu virüsü kaptı ayrıca her futbolcunun yaptığı bir şeydir bol bol tükürmek ve birbirinin şişesinden tedavi anlarında su içmek. Hasta oyuncuyla aynı şişeden su içen oyuncular kimler. Gerçekten büyük bir skandal var ortada. Şimdi telaş ve korku sırası Chelseali oyuncularda.

Güzel Gol

Birleik Arap Emirliklerinden Mohammad Sebil U-17 Turnuvasının güzel gollerinden birini attı Malaviye karşı aynı maçta Marwan AL Saffar'ın frikikten attığı ilk gol de çok güzeldi.

Ayrılamayanlar


Bazen böyle olur, her şey bitmiştir ama aslıdan bitmemiştir. Bir söz, bir resim ya da anlamsız bir nesne tekrar hatırlatır. Eto'o ve Barça'nın durumu da aynı. Transfer gerçekleştiğinden beri sürüyle dedikodu yayınlandı.
Eto'o 15 milyon euro imza parası istedi?
İnter'e gitmeyecek sene sonu bonservisini alıp gidecek.
Gitti ama isyan etti.
Laporta ve Guardiolayı affetmedi.
Falan filan.

Kendisi konuşmamıştı bu güne kadar, dün dayanamamış ve dedikodulara cevap vermiş. Ayrılırken bir şey talep etmediğini, pep'in verdiği karar hakkında konuşmadığını ve buna saygı gösterdiğini söylemiş.
İstediği an istediği kişiyle de bu konuyu yüz yüze konuşacak cesareti ve kararlılığı varmış. Belki sevmeyeni vardır ama bu adam sevilecek oyuncuların başında geliyor benim için.

Marca Ödülleri


Bu senenin ödülleri sırasıyla
Pichichi( gol kralı); Forlan
Zamora (En iyi kaleci); Valdes
Zarra(En iyi Golcü); David Villa
Guruceta(En iyi Hakem); Davila

Bir dünya ödül daha var en iyi yardımcı hoca, en iyi yönetici falan filan diye ama bizi ilgilendiren kısım bu.

Ruben de la Red


İspanyolların son yıllarda yetiştirdiği en iyi oyuncular genelde orta alan oyuncuları. Forvet ve defans üretiminde de başarılılar ama asıl başarıları iki bölge arasını dolduracak isimlerde yatıyor. Xavi, İniesta, Baraja, Silva, Alonso, Cazorla, Mata, Riera, Vivente, Fabregas, Luis Garcia, Albelda, Joaquin, Capel, Navas say say bitmez bunlar üst düzey oynayanlar son 4 sene içinde. Bir isim daha var aslında şuan tekrar futbola dönmeye çalışan; De La Red.

2008 avrupa şampiyonası öncesinde Laudrup yönetimindeki Getafe ile uefa da çeyrek finale kadar çıkan kadronun temel taşlarından biriydi. Zaten bütün sezon gösterdiği performans Aragonesin de gözünden kaçmadı. Avrupa şampiyonu olan takımda Yunanistana attığı gol ve gösterdiği performans kariyerinin tepe maçlarından biriydi çünkü ertesi sene geri döndüğü Real Madrid ile doğru düzgün maça çıkmadan Union maçında rahatsızlandı. Futbola ara vermek zorunda kaldı sorun araştırıldı ve altından kalp rahatsızlığı çıktı. Hala devam eden bir süreç.

Bugün marcaya röportaj vermiş, tekrar oynamak isteğini zayıf bir adam olmadığını göstermeyi arzuladığından bahsetmiş. Bana bir dönem Fenerbahçede oynayan Washington olayını hatırlatıyor.Brezilyalı oyuncu da antremanda kalp spazmı geçirince apar topar ülkesine gönderilmişti. Ölebileceği söylendi, oynamasının mümkün olmadığından bahsedildi. Şimdi Sao Paulo takım için top koşturuyor. Türkiyeden ayrıldıktan sonra 7 senede 5 takım değiştirdi. 167 maçta tam 126 gol attı ve atmaya da devam ediyor. Umarım De La Red de tekrar yeşil sahalara döner ve oyunu oynar.

26 Ekim 2009 Pazartesi

No Comment


Bahri Havadır: "Sabri hiç bu stadda Fenerbahçe galibiyeti gördün mü? Galatasaray'ın buradaki en son galibiyeti 1999 yılında"
Sabri: "Görmedim abi‚ ben o zamanlar alt yapıdaydım"

Liverpool 2 - 0 Manchester United

Adanın neden en büyük maçının bu olduğunu dün bir kez daha kanıtladı iki takımda. Goller, futbol, gerilim, sertlik, itiraz, hakem, kırmızı kartlar. Futbol için ne yazıyorsa kitaplarda saha da hepsi vardı. Bu oyunun neden bu kadar sevildiğini anlatan maçlardan biriydi. Zaten resimler anlatıyor her şeyi.





Fenerbaçe 3 - 1 Galatasaray


Kader diye bir şey varsa inandığınız dün geceki sonuç artık onun bir parçası oldu. Dile kolay 10 yıl boyunca en büyük rakibinize kendi sahanızda puan vermeyeceksiniz 27 gol atıp sadece 5 gol yiyeceksiniz.

Aslında değişen bir Fenerbahçe var Daum'un ilk döneminde beri, derbi kaybetmeyen en büyük rakiplerini içeride dışarıda yenen bir takım oldu.
Birde rakam verelim ki ne demek istediğimiz anlaşılsın, 2005-2006 sezonundan itibaren ligde dünkü maça kadar toplam 24 büyük maç oynamış bir takım var (ts,gs,bjk maçları) ve bu maçlarda 16 galibiyet 6 beraberlik elde etmiş. Yenilgi ise sadece 2.Düşününce gerçekten büyük maç oynamayı hazmetmiş bir takım çıkıyor karşımıza, dünkü sonuç bu yüzden çok şaşırtıcı değildi.Bu maçlar da stres yaşamadığını söyleyen Arda'nın zor olan günü daha da zor hale getirmesi ise akıl alır şey değildi. Deplasmana gelmişsin, 9 senedir kazanamıyorsun üstüne herkesin gözü üstünde. Maçı germek yerine rahat oynamak varken daha maç başlamadan rakibin ekmeğine yağ sürmek milli takım kalitesinde birine yakışmıyor. Zaten iki sezondur Ulusoy ailesinin veliahtlıyla dolaşa dolaşa üzerine Gucci yerine Kabadayı ceketi giymeye başladı. Farkında mı bilmiyorum ama gittikçe sevimsizleşen bir dönem Sabri'nin girdiği role bürünüyor. Belki de yurt dışına çıkması onun için en iyisi olacak yoksa bir Hasan Şaşımız daha olacak. Tabi ki sinirli olabilirsin ama kaptanlık sana kendini ve takımını kontrol etmen için verildi, takımını gerilimin daha da içine atman için değil.

Zaten beklenen gibi de başladı maç, İki takımı aslında birbirinden ayıran en önemli isimler savunma yönü kuvvetli orta alan oyuncuları. Galatasaray bu alanı Sarp-Ayhan ile doldururken Fenerbahçe daha teknik ve daha genç Emre-Baroni ikilisini kullanıyor. Yaş ortalamasında 4 yaş daha genç bir ikili 31/27.5, birde buna top kullanma becerisi eklendi mi ciddi anlamda ağır basıyor Fenerbahçe.Sürekli Baroni-Emre-Kazım-Mehmet ve Vedersonla baskı yiyen Galatasaray defansı ve orta alanının hata yapmasını bekliyordum ama onlara birde Leo Fransco katıldı. Anlamsız geri pasları daha anlamsız bir şekilde kısa kullanması bu baskıyı dahada kaldırılmaz hale getirdi.

İlk yarı bittiğinde rakip kaleye gidemeyen bir Galatasaray ve girdiğini değerlendiremeyen bir Fenerbahçe vardı. İkinci yarıda işler tersine döner rakip defansa daha çok baskı yapar dediğim Keita,Arda,Elano ve Nonda dörtlüsü sanki devre olmamış maç kaldığı yerden devam ediyormuş havasında döndüler. Fakat Fenerbahçe iyi hazırlanmış belli etti kendini. Ara biter bitmez tekrar rakip savunmaya baskı uygulamaya başladılar, topun kendi yarı alanlarına geçmesini engellemeye çalıştılar. Aslında bütün sezon benzer oyunu önemli maçların ilk 10 dakikasında yapıyorlar. Şok pres, kapılan toplar ve rakibi sindirme oyunu.

Penaltıdan önce Kazım kaçırdı, ardından ikinci gol. Tam fark büyür dedik bu defa Kornerden 2-1 oldu. İşte hikaye burada koptu, Türk oyuncular ve taraftarları şok eden bir değişiklik yapıldı. Arda dışarı alında. Kewell'ın girmesi doğru karardı ama bence çıkması gereken Elanoydu. Tabi bu kararın şaşkınlığını atana kadar geçen zamandan sonra sahneye Keita çıktı. Kasımpaşa maçında kroşesini tutturamamıştı ama bu defa Carlos'un sol gözünün üstüne iyi bir direk vuruş yaptı.Komik olan sanki yumruk atan kendisi değilmiş yada bilinç kaybı yaşamış gibi ben ne yaptım diyen vücut diliydi.

Ardından Guiza'nın skandal şekilde altı pastan golü kaçırması ve Aydın'ın gelebilecek en değerli pozisyonu harcaması. Tam ters noktada Kewell yakalasa şuan farklı şeyler yazılacaktı belkide. Burada Mustafa'nın bütün maç yapmadığı şekilde kanatlarda sıkışmış takımı adına delici bir performans göstermesi maçın nerede kaybedildiğinin kanıtı gibiydi.

Hakem iyi maç yönetmedi, hadi ofsayt santimlik ani karar onda hata aramıyorum ama penaltı yanlış karardı. Saçma sapan faul düdükleri çaldı, gereksiz yere diyaloglara girdi(elano'nun hakemin elini itmesi), kartlarını yanlış kullandı yada kullanmadı ama maçın geriliminde hepsini doğal karşılıyorum. Sonuçta aslolan futbol ve oyuncular hakem detaydır.

Derbi demek keyif demek, stres demek gol atana kadar kalbinin ne olacak diye çarpması demek.
Dün her şey vardı, gerilim, eğlence, coşku, gurur üstelik eski maçlara göre daha iyi bir oyun ortaya kondu.
Şimdi gazetelerde yazılar çıkar iki takıma yakışmadı, bu fiyatta oyuncular daha iyi oynamalı diye ama ben aldırış etmiyorum. Evet Liverpool-United maçı futbol açısından çok zevkliydi ama onlar bana maç boyunca yaşadığım heyecanı veremiyorlar. Bu yüzden bu maçların değerini bilelim.

25 Ekim 2009 Pazar

Güzel Gol

Dünkü U-17 tunuvasında Brezilya-Japanyo maçının açılış golü Atlético Paranaense de alt yapıda oynayan Guilherme tarafından gerçekten güzel vuruş ile atıldı, izlemeye değer.